Anadolu Selçuklu mimarisinin en özgün ve en nadide örneklerinden biri olan Eski Malatya Ulu cami veya Battalgazi Ulu cami, Malatya’da, Anadolu’nun en eski yerleşim yerinden biri olan Battalgazi ilçesi içinde bulunmaktadır. Battalgazi ilçesi tarihte Anadolu’da ilk devlet, saray yapısının da bulunduğu ve dünyadaki ilk kılıçların da yapıldığı Arslantepe höyüğüne de ev sahipliği yapmaktadır. Bu arada Malatya şehrinin ilk yerleşimi bu ilçede bulunduğu için Battalgazi ilçesi aynı zamanda Eski Malatya olarak bilinir, bu yüzden bu yazının konusu olan Battalgazi camisi, Malatya Ulu Cami ya da Eski Malatya Ulu Cami olarak anılmaktadır.
Malatya’nın merkezinde sayılabilecek Malatya Müzesi’ne 10 km kadar mesafede bulunan Eski Malatya Ulu Cami Battalgazi ilçesinin de merkezi konumunda bulunmaktadır. Battalgazi ile birlikte Ağılyazı da Malatya ve Doğu Anadolu bölgesi içinde önemli antik ve tarihi yerlere ve öneme sahiptir. Ağılyazı köyü Karakaya barajının kenarında bulunmakla birlikte bu çevrede yapılan Karakaya barajı kurtarma çalışmaları sonucunda gün yüzüne çıkan ve kurtarılan birçok tarihi eser bugün Malatya Müzesi sergi salonlarında ziyaretçilerini beklemektedir. Bu konudaki daha detaylı bilgilere ve Malatya müzesi eserlerine ilgili sayfamızdan ulaşabilirsiniz.
Battalgazi ilçesi tamamen bir açık hava müzesi gibidir. İlçede, Tarihi Kentler birliği tarafından ödüle de layık görülen Mahalle Müzesi bulunmaktadır. Bunun ne demek olduğunu anlamak için Malatya Battalgazi’ye gidilmesi gerekmektedir. Öyle ki her adımda Battalgazi ilçesinde kendi tarihi dönemleri içerisinde yapılmış olan tarihi eserler ve yapılar bulunmaktadır. Örneğin Battalgazi Kale surları Roma İmparatorluğu döneminde imparator Traianus tarafından yaptırılmıştır. Bir başka örnek Osmanlı dönemi zamanında yaptırılan Silahtar Mustafa Paşa Kervansarayı’dır. Battalgazi İlçesi tarihi ve mimari eserler aşağıda ayrıca detaylı olarak anlatılmaktadır.
Eski Malatya veya Battalgazi Ulu Cami fotoğrafları için tıklayınız.
Eski Malatya Ulu Cami Ziyaretçi Bilgileri
Malatya tarihi camileri içinde en önemli ve özellikli olan Ulu Cami’ye giriş, her ibadethaneye girişte olduğu gibi saygıyla yapılmalıdır. Doğu Anadolu bölgesi turu veya günlük Malatya turu yapan ziyaretçiler, yerli ve yabancı turistler de camiye gelmektedir. Eski Malatya Ulu Cami halen ibadet yapıldığı için ibadet saatleri dışında gezilebilir. Bu tarihi camiyi gezmek istediğinizde bunu gündüz saatlerinde yapmanız detayları görmeniz açısından en mantıklısı olacaktır. Ayrıca Cuma günleri çevredeki diğer camiler kapanmakta ve sadece Ulu Cami’de namaz kılınmaktadır.
Eski Malatya’ya kesinlikle bir gün ayırmanızı, geldiğinizde özellikle başta Ulu cami olmak üzere etraftaki yapıları görmek için dolaşmalısınız. Bazı yapılar harabe halinde olmasına rağmen Battalgazi Belediyesi’nin yönlendirme tabela ve panoları ile hem gezip hem de bilgilenmek mümkün olmaktadır.
Eski Malatya Ulu Cami Tarihçesi
Anadolu’nun her yerinde medeniyetler, uygarlıklar, kavimler, topluluklar; devletler veya imparatorluklar kendi dönemleri içerisinde birçok mimari ve tarihi yapı yapmışlardır. Özellikle yerleşimlerin az olduğu yerlerde bu yapılar büyüklükleri ile doğru orantılı olarak günümüze kadar gelebilmişlerdir. Ancak yerleşimin ve hareketliliğin çok olduğu İstanbul gibi tarihi kentlerde ise ne yazık ki büyük mimari yapıların çoğu zamana ve insana yenik düşmüştür.
Günümüze kadar izler ve mimari yapılar bırakan bu devletlerden biri de Anadolu Selçuklu Devleti’dir. Anadolu’nun büyük bölümüne hâkim olan Anadolu Selçuklu Devleti aynı zamanda Rum Selçuklu Sultanlığı veya Türkiye Selçuklu Devleti olarak da anılmaktadır. Erken İslam mimarlığının en önemli örneklerinin bir kısmı bu dönemde yapılmıştır, bu mimari miras daha sonra Osmanlı mimarlığını büyük oranda etkilemiştir.
Eski Malatya Ulu Cami Yapılışı
Günümüzdeki Ulu Cami Anadolu Selçuklu Devleti zamanında yapılmış olsa da caminin tarihçesi aslında 7.yy’a kadar dayanmaktadır. Araplar bu tarihte bir cami yapmış ve 1224 yılında I. Alaeddin Keykubat döneminde, daha önceden yıkılan caminin yerine günümüzdeki cami yapılmıştır. Ulu Cami’nin ilk yapısından günümüze kadar birçok mimari unsur gelememiş, yapı 1247 ve 1274 yıllarında büyük onarımlar görmüş ve kuzey tarafına bir bölüm eklenmiştir. 1893 yılında meydana gelen deprem sonrasında ise 2. Abdülhamit camiyi tekrar onartmıştır. Bundan sonra ise 1962 yılı ve 1980’li yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.
Battalgazi Ulu Cami’sini yapan ustaların isimleri tarihi kaynaklarda ve işlemelerde Yakub bin Ebubekir el-Malati ve Hüsrev el-Benna olarak geçmektedir. Hat işlerini ise Ahmed bin Yakub yapmıştır. Ulu Cami mimarı Mansur bin Yakub, banisi ise İlyas bin Şahabeddin Ebubekir’dir.
Battalgazi veya Eski Malatya Ulu Cami Mimari Özellikleri
Malatya Ulu Cami Anadolu Selçukluları’nın Büyük Selçuklu mimari geleneğini devam ettirerek, İran’da yaygın olan bir orta avlunun dört yanında birer eyvan ile karakterize olan ve kısaca “dört eyvanlı şema” diye anılan plan tipini Anadolu topraklarında kullandıkları tek camidir. Anadolu Selçuklu döneminde yapılan diğer ‘Ulu Cami’lerin farklı plan şemalarına sahip oldukları, mekân ve malzemelerin Anadolu coğrafyası şartlarına göre adapte edildiği söylenebilir. Yapı, mihrap üstü kubbe, kubbeye bitişik eyvan kısmı ve eyvana bitişik avlu ile Anadolu Selçuklu ile Büyük Selçuklu mimari devamlılığını göstermektedir.
Battalgazi surları içerisinde olan cami 34×55 metre ölçülerindedir ve iki ayrı bölümden meydana gelmektedir. Orta avlunun etrafında, ana eyvan ile karşısında bir giriş eyvanı olarak başta kurgulanmış yapının plan işleyişinde sonraki yüzyıllarda büyük değişiklikler olmuştur. Ulu Cami planında orijinalliğini koruyan mihrap önü kubbesi, kubbeye bitişik eyvan ile eyvanın önündeki 10×14 metre ölçülerinde olan dikdörtgen planlı revaklı iç avlu bulunmaktadır. Her iki eyvanın yanında simetrik enine beşik tonozlu sahınlar (kolonlarla bölünmüş açıklıklar), avlunun iki yanında kuzey-güney aksında üçer sıra revak (avluya açılan kolon ya da ayaklar arasındaki açıklıklar) bulunmaktadır. Caminin üç kapısı vardır, ikisi sağlam olup şu anda kullanılmaktadır. Sahın ve revakların büyük ayakları ve alçak beşik tonozlarla yarattığı karanlık ve kasvetli iç mekân, mihrap kubbesi ve avluda özellikle bezemeyle birlikte zengin ve canlı bir mekâna dönüşür.
İlk yapı minare içermez, daha sonraki yeniden yapım dönemlerinde eklenmiştir. Avlunun sadece batı revakı özgündür. Yapı özgünde düz toprak damla örtülü iken Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan restorasyon uygulaması sırasında toprak dam kaldırılmış yerine kaplamalı eğimli çatı yapılmıştır.
Ulu Cami Yapım Özellikleri
Ulu Cami yapımında taş ve farklı tuğlalar kullanılmıştır. Tuğla olan kısımlar büyük oranda özgün ilk yapım ve onarımlara ait bölümlerdir. Beden duvarları moloz taş olup iç mekândaki kemerler, destek ve portallar düzgün kesme taştır. Aslını koruyan kubbe, tonozlar, örtü sistemi ve minare tamamen tuğladandır. Caminin dış cephesi ise sonradan yapılan onarımlar esnasında payandalarla desteklenmiştir. Yapı genelinde hem taş hem de tuğla bezeme elemanları ve kompozisyonları kullanılmıştır.
Yapıda kullanılan dekoratif tuğlaların yüzeyleri sırlı ve çini bezemelidir. Eski Malatya Ulu Camisi’nde yıldız çokgenler gibi birçok geometrik şeklin belirli kurallarla bir araya getirilmesi ile oluşan desenler, kubbe, eyvan ve avlu süslemelerinde görülmektedir. Mihrap kubbesi, avlu cepheleri ve eyvan özellikli tuğla strüktürü, çini bezeme kompozisyonu ve işçiliği ile dikkat çekicidir.
Ulu Cami İç Avlusu
İç avlu caminin odak noktasını teşkil eder. Bu renkli, canlı ve ferah avlu caminin iç mekânının soluk almasını ve aydınlanmasını sağlar. Büyük Selçuklu geleneği olan çini mozaik bezeme ve yazılar avlu kemerlerini benzersiz kılar. Geniş yüzeylerde kullanılan geometrik bezemelerde turkuaz ve mor ile yazılarda beyaz ve koyu mavi renkleri kullanılmıştır. Her bir revak kemerinin üzerinde beyaz harç zemin üzerinde turkuaz çini mozaikle, düğümlü ve çiçekli kufi yazılarla yatay bir kitabe bulunmaktadır.
Caminin kitabeleri cami içinde ve Malatya Müzesi eserleri arasındadır.
Eski Malatya Ulu Cami Kapıları
Güney kapısı, yapının güneyindedir ve en eski kitabenin orijinal olarak burada olduğu düşünülmektedir. Kitabenin aslı Malatya müzesi içerisinde yedi parça olarak korunmaktadır. Bu kapı hem medrese ile bağlantılı olması açısından hem de hükümdar kapısı olabilme özelliği ile öneme sahiptir.
Doğu kapısı üzerindeki kitabede ise 1274 yılının tarihi bulunmaktadır ve kitabede onarım esnasında kapının yapıldığı yazılmaktadır. Kapının üzerinde taş işlemelerin çoğu yok olmuş olsa da restorasyon sırasında değiştirilmiştir ve kapının önemi büyüktür.
Batı kapısı ise batı duvarının ortasında olup ilgili kitabede 1247 yılında II. İzzettin Keykavus zamanında yaptırıldığı yazmaktadır. Diğer kapılara göre en iyi korunmuş olan kapı batı kapısıdır.
Eski Malatya Ulu Cami Kubbesi
Eski Malatya veya Battalgazi Ulu Cami kubbesi gerçekten etkileyicidir. Mihrap önündeki kubbe, güney tarafındaki duvara dayanmış ayaklarla birlikte altı destekle ve sivri kemerle eyvana bağlanmaktadır. Kubbenin içi yatay sırsız tuğla aralarına kare kabaralı türkuaz sırlı tuğlalar yerleştirilerek spiral meydana getiren bir örgüden meydana gelmiştir. Kubbenin ortasında mor ve türkuaz renkli çinilerden ‘Süleyman Mührü’ şeklinde kufi yazı ile ‘Muhammed’ yazmaktadır. Kubbe zeminindeki (üstte sekizgen kasnaklı) on altı bordür içinde patlıcan moru renkli çini mozaikten nesih yazısı ile Fetih suresinin 1-5 arası ayetleri bulunmaktadır.
Eyvana açılan kemer üzerinde ise kufi yazısı ile yazılmış ‘usta kitabesi’ bulunmaktadır. Mihrap ise sonradan yapılmıştır. Asıl çini ile kaplı olan mihrap duvarının 1893 yılında bir depremde yıkıldığı tahmin edilmektedir. Kitabesinde ise II. Abdülhamit’in el yazılı tuğrası ile 1900 ve 1902 (1318 ve 1320) tarihleri bulunmaktadır. Ulu Cami minberi ise 1934 yılında Ankara Etnografya Müzesi’ne götürülen orijinal minberin eksik kısımları restore edilerek yapılmıştır ve ahşaptır.
Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi
Ulu Cami tarihçesi bilgilerinden sonra kısaca Anadolu Selçuklu Devleti hakkında bilgiler verelim. Öncelikle Anadolu Selçuklu Devleti bazı kaynaklara göre 1075, bazı kaynaklara göre ise 1077 yılında Süleyman Şah tarafından (Kutalmışoğlu Süleyman Şah veya I. Süleyman Şah) kurulmuş Türk-İran geleneğinden gelen bir İslam devletidir. 1071 yılındaki Malazgirt Zaferi ardından Anadolu’ya giren ve akınlarını sıklaştıran Selçuklular, 1077 yılında İznik’i ele geçirerek burayı başkent yapmış ve Bizanslılar ile komşu olmuştur.
Anadolu’da mimari açıdan büyük izler bırakan Anadolu Selçuklu Devleti sultanı Süleyman Şah’ın 1084 yılında Anadolu’nun güneyine yaptığı sefer sonrası 1086 yılındaki Suriye Selçuklu meliki Tutuş ile yaptığı savaşta ölümü üzerine, devleti İznik’te bıraktığı komutanı Ebu’l-Kasım yönetmiş ve bu komutan da Melikşah tarafından öldürülmüştür. Melikşah’ın ölümünün ardından 1092 yılında Süleyman Şah’ın oğlu I. Kılıç Arslan, İran’dan kaçarak Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı olmuştur.
I.Kılıç Arslan Dönemi
Özellikle İznik’i kalkındıran I. Kılıç Arslan, Marmara bölgesi ve Ege bölgesine akınlar yapmış ve Ege bölgesi akınlarında İstanbul Deniz Müzesi girişinde büstü de bulunan Türk Denizciliğinin gelişmesinde büyük rol oynayan Çaka Bey’i ortadan kaldırmıştır. 1096 ile 1097 yılları arasında Malatya’yı kuşatmış ve Anadolu’ya batıdan giren Haçlı ordusu haberini alınca İznik’e geri dönmüştür. Fakat İznik, Haçlılar tarafından ele geçirilince Anadolu Selçukluları geriye çekilmiş ve Konya’yı başkent yapmıştır.
Bundan sonra kuvvetli Haçlı ordusu arkasından gelen Bizanslılar, kaybettikleri bölgeleri tekrar ele geçirmiş, I. Kılıç Arslan da seferlerini Güneydoğu Anadolu bölgesi üzerine yoğunlaştırmıştır. Fakat 1107 yılında Habur Suyu (Habur Çayı)’na düşerek ölmüş ve ölümünden sonra kısa bir süre taht kavgaları ortaya çıkmıştır. Anadolu Selçuklu Devleti taht kavgaları ise Mes’ud ve kardeşi Şehinşah arasında 116 yılına kadar sürmüştür.
Sultan I. Mesud Dönemi
Danişmentliler tarafından tahta geçirilen ve Danişmentli egemenliğini tanıyan Sultan Mesud (Mes’ud), özellikle Bizans İmparatorluğu’nun Anadolu’daki ilerleyişini durdurmaya çalışmıştır. Mesud döneminde Konya’ya doğru ilerleyişe geçen Bizanslıları oğlu II. Kılıç Arslan durdurmuştur. 1155 yılında Sultan Mesud’un ölümünden sonra yerine oğlu II. Kılıç Arslan geçecektir.
II. Kılıç Arslan Dönemi
Tarihte duymuş olduğumuz Kılıç Arslan, II. Kılıç Arslan’dır. Çünkü o Bizanslılarla 17 Eylül 1176 yılında yapmış olduğu Miryokefalon Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğunu tarihe yazdırmıştır. Ayrıca saltanatının sonlarına doğru devleti on bir oğlu arasında paylaştırmış ve kendisi de Konya’da büyük Sultan olarak devam etmiştir. 1192 yılında III. Haçlı Seferi başlamış iken ve oğullar arasında taht kavgası devam ederken II. Kılıç Arslan Konya’da vefat etmiştir.
1192 ile 1196 arasında II. Kılıç Arslan’ın büyük oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev devleti yönetmiş ancak kardeşleri onu tanımamıştır. Bunun üzerine 1196 yılında Tokat meliki Rükneddin Süleyman Şah Konya’yı ve saltanatı 1204 yılına kadar ele geçirmiştir.
Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi
1204 yılında (IV. Haçlı Seferi ve Haçlıların İstanbul’u ele geçirip Ayasofya’yı yağmaladıkları sefer) Haçlı Seferi sonrası Bizans hanedanı Anadolu’ya kaçmış ve İznik ile Trabzon’da devlet kurmuştur. Bunun sonucunda Karadeniz ile olan yollar Anadolu Selçukluları için tehlikeye girmiştir. Ancak 1206 yılında Gıyaseddin Keyhüsrev sefere çıkarak Bizanslıları Trabzon’dan atmış ve Akdeniz bölgesine seferler düzenlemiştir. 1211 yılında ise Alaşehir’deki savaş alanında dolaşırken düşman askeri tarafından öldürülmüştür.
İzzeddin Keykavus (1211-1120) ve Alaeddin Keykubad (1220-1237) Dönemleri
İzzeddin Keykavus ve Alaeddin Keykubad dönemleri mimari açıdan en parlak geçen zamanlardır ve Eski Malatya Ulu Cami de Alaeddin Keykubad döneminde yapılmıştır. İzzeddin Keykavus 1220 yılında vefat edene kadar birçok Kervansaray, cami, medrese inşa ettirmiştir. Alaeddin Keykubad zamanı ise daha parlak geçmiş özellikle Konya, Kayseri ve Sivas olmak üzere birçok yerde kent surları, camiler, medreseler yaptırmıştır.
1230 yılında Alaeddin Keykubad ile Harzemşahlılar (Harzemşahlar) sultanı Celalettin arasındaki düşmanlık Yassı Çemen Savaşı’nı doğurmuştur. Savaşta Anadolu Selçukluları galip gelmiş fakat 1237 yılında Alaeddin Keykubad zehirlenerek öldürülmüştür.
1237 yılından sonra II. Gıyaseddin Keyhüsrev 1246 yılına kadar yetersiz bir şekilde hükümdarlık yapmıştır. Ayrıca 1239 yılındaki Baba İshak İsyanı da devleti iyice yıpratmıştır. Moğolların Azerbaycan valisi Baycu Noyan tüm bu olan bitenleri yakından takip ederek 1243 yılında Kösedağ denilen yerde (Kösedağ Savaşı) Anadolu Selçuklu Devletini ağır yenilgiye uğratmış ve Anadolu Selçuklularını tarihten silmiştir.
Yolunuz Malatya’ya düştüğünde kesinlikle zaman ayırıp görmeniz gereken etkileyici tarihi camilerden biridir Eski Malatya Ulu Cami. Eski Malatya’ya kesinlikle bir gün ayırıp bu muhteşem mimari mirası görmelisiniz.
Gittiğinizde sizi etkileyecek olan kufi yazılarıyla olan bir diğer cami de Edirne’de bulunan Eski Cami’dir.
Ayrıca İlgili Kaynaklar:
Doğu Anadolu bölgesi gezilecek önemli tarihi şehirler ve müzeler
Doğu anadolu bölgesi müze, tarihi kent ve antik şehir fotoğrafları
Türkiye müzeler, antik şehir ve tarihi kentler
Battalgazi Ulu Camii ve Geometrik Analizler – Mehmet Arslan, Yakup Tuncel
Malatya Ulu Camiinin Asli Planı ve Tarihi Hakkında – M. Oluş Arık
Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi