Bergama ilçesinde bulunan ve Pergamon antik kenti sınırları içinde yer alan Kızıl Avlu ya da Serapis Tapınağı, Mısır Tanrısı Serapis’e adanmış olan günümüzde ilçe merkezi içinde yer alan gerek mimarisi gerekse tarihçesi ve tarihi bilgileri ile Ege bölgesi içinde görülmesi gerekli antik Roma yapılarından biridir. Günümüzde bölgeyi veya antik kenti gezmek için gelen turistlerin çoğu Bergama ilçesine gelip sadece Pergamon’u görüp buraya veya antik Asklepion Sağlık Merkezi’ne uğramamaktadır.
Ege bölgesi antik Yunan ve sonrasında Roma İmparatorluğu dönemlerine ait birçok antik kent, yapı, yerleşim barındırmaktadır. Her bir antik yerleşim yerinin Yunan medeniyeti öncesi kökenlerinden de kaynaklanan özgün plan şemaları ve özellikleri bulunmaktadır. Pergamon antik kenti farklı dönem özellikleri içeren büyük bir kent olup, aşağı kent sınırları içinde yer alan, Kızıl Avlu da denilen Serapis Tapınağı kentin geç Roma dönemini gösteren önemli ve ilginç bir örnektir. Pergamon antik kenti ise başlı başına diğer antik kentlerden, Berlin Bergama Müzesi’nde (Pergamon Museum) bulunan Zeus Sunağı veya Zeus Altarı yapısı sebebiyle devamlı şekilde ülkenin kültür gündeminde ilk sıralarda yer almaktadır.
Anadolu topraklarında İsis-Serapis kültüne yapılan tapınakların en önemlilerinden olan Bergama Serapis Tapınağı daha sonra geç Bizans dönemi içinde kiliseye dönüştürülmüştür. İncil’de adı geçen 7 kiliseden biri olma özelliği de olan Kızıl Avlu’nun kulelerinden biri, Osmanlı döneminde camiye de çevrilmiştir. Böylece çok tanrılı Antik Çağ inanışları yanında iki ilahi dine de ev sahipliği yapmıştır.
Kızıl Avlu veya Serapis Tapınağı Fotoğrafları İçin Lütfen Tıklayın
Kızıl Avlu veya Serapis Tapınağı Giriş Ücreti ve Ziyaret Saatleri 2024
Bergama ilçe merkezinde olan Kızıl Avlu Müze Müdürlüğü’ne bağlı olduğu için Yaz ve Kış mevsimlerinde giriş saatleri değişmektedir. Kızıl Avlu ziyaret saatleri Yaz Dönemi 08:30 – 20:00 saatleri arası, Kış mevsiminde ise 08:30- 17:00 saatleri arasıdır ve girişte Müzekart geçmektedir. Eğer Müzekartınız yanınızda değilse veya yoksa giriş ücreti 60 TL’dir.
Antik Asklepion Tedavi Merkezi’ne gitmek kadar zor olmasa da gitmeden önce sorularınız var ise 02326312884 nuramalı telefonu arayabilirsiniz.
Serapis Tapınağı veya Kızıl Avlu Tarihi Bilgileri
M.Ö. 133 yılında Attalos soyunun sona ermesi ile Pergamon kenti Roma İmparatorluğu egemenliği altına girmiştir. M.S. 1.yy. sonlarına doğru ve 2.yy’da Pergamon’da, çevredeki diğer kentlerle rekabet etmesi ve Roma İmparatorluğu nimetlerinden de yararlanması için bir imar ve yapım faaliyetleri başlamıştır.
Pergamon’da yaşam işte tam da bu dönemde kentin büyümesine istinaden tepedeki kent merkezinden aşağıdaki geniş ovaya kaymıştır. Bu dönemde yukarıda şehir merkezinde ve akropoliste kült alanlar onarılmış, arazi elverdiğince genişletilmiş ancak yeni yapılar için arazi izin vermemiştir. Bununla birlikte aşağı şehirde de yeni kült alanlarına ihtiyaç duyulmuştur.
Büyük İskender’in doğuya yaptığı seferlerle Anadolu’ya gelen Mısır ve Hindistan’a kadar uzanan kültür ögeleri Roma İmparatorluğunda kentleşme içinde, yapı tipolojileri, yapı elemanları ve dini unsurların yapılarda farklı şekillerde kullanımı ile kendini gösterir. Roma İmparatorluğu döneminde Hristiyanlık tam olarak yayılmadan önce Roma panteonunu ve Anadolu’da daha önceki dönemlerde bulunan dini ögeleri içeren pagan kültü hakimdir.
Bu nedenle sanat tarihi verilerine göre Serapis Tapınağı’nın M.S 2.yy’da Hadrianus döneminde yapıldığı düşünülmektedir. Tapınak Mısır Tanrısı Serapis’e adanmıştır. 1930’lardan itibaren çeşitli arkeolog, tarihçi ve sanat tarihçilerin çalışmaları (R. Salditt-Trappmann, Deubner) neticesinde Mısır tanrıları üçlemesi (Isis-Sarapis-Harpokrates veya Isis-Sarapis-Anubis) genel olarak yapının esas kültleri olarak kabul edilmiştir.
Daha sonra M.S. 5. yüzyıl ortalarında Erken Bizans döneminde ana binanın içine iki sıra sütun ilave edilerek üç nefli, bazilikal planlı bir kilise haline getirilerek Aziz Johannes’e adanmıştır.
Osmanlı Döneminde tapınağın her iki yanında bulunan (kuzey ve güney kule) kulelerden kuzeydeki camii olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kurtuluş Camii olarak ibadete açılan ilgili kule içinde 2013-2018 yılları arasında restorasyon yapılmıştır.
1750 yılından itibaren Anadolu’ya gelen gezginlerin gözdesi olan, özellikle 1930’larda ve 1970’li yıllarda birçok bilim insanının incelediği Serapis Tapınağı ya da Kızıl Avlu hakkında birçok makale yazılmış ve araştırma yapılmış olmasına yapılış tarihi dahil birçok konu yarım kalmış ve tam olarak bir çözüme ulaşmamıştır. 1934 ve 1938 yılları arasında O. Deubner ve O. Ziegenaus tarafından kazılar ve arkeolojik araştırmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar bağlamında, halen geçerliliğini koruyan ve kısmen bugün var olmayan eski durumu gösterdiği için çok önemli olan yapı planın çıkarılması için, kapsamlı ön hazırlık çalışmaları yapılmıştır. Daha sonra K. Nohlen 1974 ve 1976’da M. Stephanie ile birlikte ilerdeki belgeleme ve araştırma çalışmaları için bir başlangıç noktası oluşturan Kızıl Avlu ve ek binalarının fotogrametrik çekimlerini yapmıştır, fakat malzeme tekrar değerlendirilmeden kalmıştır. C. Brückner 2001 sonbaharında Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün Berlin’deki Pergamon arşivinde bulunan belgeleri, gelecekte yapılacak çalışmaların gereklerine ve isteklerine uygun bir bakış açısıyla gözden geçirmiş ve derlemiştir.
Mısır Tanrısı Serapis Kimdir ve Serapis Kültü Nedir?
Mısır’da yer alan tarih öncesi inancın temelinde totem yer almaktadır. Bu durumun en belirgin göstergesi, Mısır’da yer alan köylere totem olan hayvanların isimlerinin verilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hayvanlara örnek olarak; çakal, yılan, köpek, şahin vb. gibi seçimler gösterilebilir. Sonraki evrelerde bahsi geçen hayvanlardan kimisi, insan vücuduna girerek farklı güçleri temsil eden ilahlar olmuşlar ve Mısır’ın siyasi birliği içinde Mısır Panteonu’na dahil edilmişlerdir. Anadolu bulunduğu bölge sebebiyle ticari faaliyetlerin her daim odağında olmuştur. Ticari faaliyet sebebiyle Anadolu’da birçok tanrı/tanrıça inancı ve inanç çeşitliliği bulunmakta, Mezopotamya, Yunanistan, Roma gibi noktalarda yer alan kimi inanışlar farklı şekillerde Anadolu’da da vücut bulmuştur. Serapis inancı da bunlardan biridir.
Klasik döneme bakıldığında hiçbir yazar, tanrı Serapis’ten yahut onunla ilgili bir mitolojiden bahsetmemektedir. Serapis inancının yoğun olarak yaşandığı dönem MÖ 3. yüzyıl olarak görülmektedir, ki bu dönemde Büyük İskender’in doğuya yaptığı seferler sayesinde Anadolu’ya doğudan birçok kültür ögesi taşınmıştır. Helenistik dönemde Serapis inancının popülaritesinin doruğa çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır. Abydos (Mısır) kentinden ele geçen bir yazıtta Serapis ölüm tanrısı olarak nitelendirilmektedir. Helenistik Dönem’de tanrı Osiris’in kült merkezi olan bu kentte yaşayan Mısırlılar Osiris adını kullanırken, Hellen halkı Serapis adını kullanmışlardır. Bu Anadolu’daki tapınaklarda İsis-Serapis kültlerinin birlikte kullanımını açıklamaktadır.
Serapis gök tanrısı Zeus’un özelliklerini ve itibarını yansıtmaktadır. Bu durum “Zeus Serapis” ya da “Helios Zeus Serapis” olarak bilinmektedir. Serapis bunun yanı sıra; Asklepios’tan sağlık, Osiris ve Hades’ten ölüm tanrısı özelliklerini de almıştır. Genel olarak betimlemelerde başında kalathos, elinde ise cornucopiae ile bereket ile özdeşleştirilmiştir. Üzerinde Khthonik elbise ile Hades’e benzer olarak görülmektedir. Tanrı Serapis ayrıca Hades, Zeus, Poseidon, Dionysos, Adonis gibi tanrıların yetenek ve özelliklerini bünyesinde barındırmaktadır.
Kızıl Avlu Mimari Bilgileri
Bergama’da bulunan Kızıl Avlu 266 metre uzunluk ve 100 metre genişliğe sahip bir avlu ile bunun gerisinde bulunan, yanında daha küçük kült yapıları tarafından donatılmış iki yan avlunun yer aldığı bir kült yapısıdır. 200 metre uzunluğundaki avlunun dar kenarında üç tane propylon (antik mimaride anıtsal bir geçit) bulunmaktadır. Ana Tapınak ise 60 metre uzunluk ve 20 metre genişliktedir. Aşağı Pergamon’un en büyük dini alanıdır. Yapının ana malzemesi kırmızı tuğladır. Zaten bu ana malzemeden dolayı yapıya Kızıl Avlu denilmektedir. Kızıl avlu günümüzde avlusunun bütünlüğünü ve üst örtülerine ait neredeyse tüm ögeleri kaybetmiştir. Kızıl Avlu Temenos (çeşitli dini yapıların içinde bulunduğu etrafı duvarlarla sınırlandırılmış kutsal bir alan) platformunun meydana getirilmesinde dere yatağının aşılması için çapraz bir şekilde uzunlamasına geçen çifte tonozlu tünel inşa edilmiştir. Avluyu diyagonal olarak kateden bu kanallardan bugün suyu azalmış Selinus deresi geçmektedir.
Cella (ya da naos, pagan tapınaklarında ve Hristiyan ibadethanelerinde bir mimari bölüm) ikiye bölünerek, olasılıkla içinde kült heykeli bulunan arka mekanının mimari açıdan vurgulanmış olmasıyla yapı, daha çok Suriye tapınaklarına benzemektedir. Bunun yanında ön mekânın cömertçe doğal ışıkla aydınlatılması Roma tapınak mimarisinde nadir rastlanan ama Mısır tapınak mimarisine özgü bir durumdur. Genel olarak Kızıl Avlu tekdüze olmayan bir mimariden ve dekorasyon elemanlarından oluşmaktadır, bunun yanında Kızıl Avlu’nun inşası sırasında bu yapıyla ilişkilendirilecek bir yapı tipi olmadığından, Mısır kültüne bir sembol olarak hizmet eden egzotik bir biçim oluşturma çabasının var olup olmadığı şimdiye dek araştırılmamıştır.
Alışılmamış bir yapı tarzına sahip olması nedeniyle hakkında çok farklı yorumlar yapılmıştır: Asklepios Tapınağı, bazilika, kütüphane, hamam, saray veya Praetorium Traiani olarak tanımlanmıştır. Yapının isimlendirilmesindeki bu çeşitlilik yapının fonksiyonunun kesin olarak tanımlanmamış olmasından ve yapı ile ilgili sorunların çözümünün farklılığından kaynaklanmaktadır.
Ana yapının her iki yanında kuzey ve güney kulesi denilen kubbe ile örtülmüş iki yuvarlak yapı bulunmaktadır. 2002 yılında, bir kaide temeli ve olasılıkla buna ait bir aslan binicisinin torsosu bulunmuştur. Bunun tipolojik bakımdan büyük sunaktaki bir betimlemeye uyması nedeniyle, kesinlikle bir Kybele heykeli olduğu anlaşılmıştır. Günümüzde bu torso güney kule nişinde sergilenmektedir. Bu yuvarlak yapılarda kült mihraplarının bulunmasına karşılık yan tanrıların kimler olduğu bilinmemektedir.
Kızıl Avlu Sütunları
Ana binanın iki yanına mısır tarzı heykel sütunlar (Karyatid – mimaride, taşıyıcı nitelikte kadın heykeli biçiminde sütunlara verilen isim) konmuştur. Gerek 1930’ larda Alman arkeologları yapı kompleksinin doğusunda yaptığı kazılarda gerekse bunların devamı niteliğindeki 2002 tarihli kazılarda çok sayıda heykel parçası bulunmuştur. Buluntular destek figürlerin üst kısmının ilk kez tam bir restitüsyonunun ve rekonstrüksiyonunun yapılmasına olanak sağlamıştır.
Bu figürler beyaz mermerden sırt sırta vermiş erkek ve kadın tasvirleri olup, görülen vücut kısımlarına eklenmiş parçalar siyah mermerden yapılmıştır. Peruk ve benzeri dekoratif parçalar açık bir şekilde Mısır ile olan ilişkiyi göstermektedir.
Kadın ve erkek figürler kısmen Mısır’a özgü giysiler giymişlerdir, Mısır’da firavunların ve tanrıların başında bulunan Nemes adlı pliseli bir baş örtüsü bulunmaktadır. Destek figürlerinin Mısır kökenli olduklarını vurgulamaya yarayan bu başlıkların aynı zamanda mimari bir işlevi vardır. Sırt sırta duran her iki figürü birleştirmekte, üzerlerine gelen çan şeklindeki sütun başlıklarının yerleştirilmesi için de zarif birer altlık oluşturmaktadır. Sütun başlığının üzerine gelen dış bükey parçanın kenarları da yukarıda bulunan arşitrava geçişi sağlamaktadır. Tüm bu mimari elemanlar dahil olmak üzere, destek figürlerinin yüksekliği sekiz metreyi aşmaktadır.
Tanrıça Sekhmet
Serapis Tapınağı’nın güney yan avlusunda bulunan ve Studiosus Vakfı’nın desteğiyle 8.5 metre yüksekliğindeki figürlerden birinin rekonstrüksiyonu yapılmıştır. Figür Aslan başlı Sekhmet’i canlandırmaktadır. Figürde aslına uygun olarak Marmara Adası mermeri, sarı-kırmızı damarlı Pavonazzetto ve Afyon’dan siyah-gri mermer kullanılmıştır.
Sekhmet Antik Mısır mitolojisinde savaş, yıkım ve mutlak gücün tanrıçasıdır. Aslan başlı veya bir aslan olarak tasvir edilir. Kırmızı Leydi ve terörün hanımı olarak anılmaktadır.
Ayrıca Hathor’un ikinci kimliği olduğu sanılır, ölülerin iç organlarını korumada yardım eder, mumyalama işlemlerini organize eder, büyü gücü vardır. Hastalıkları iyileştirme gücü olduğundan sargıların tanrıçası olarak da bilinmektedir. Büyü gücü ve kötü niyetli insanlara ölüm verdiği için Selket’le de bütünleştirilir.
Bir efsaneye göre, Sekhmet Ra’nın emri üzerine Ra’ya eskiden inanıp şimdi inanmayanları tek tek yok edeceğine, tüm insan neslini yok etmeye çalışmıştır. Ama Sekhmet insan kanının tadını öyle sevmiştir ki önüne geleni hatta Ra’nın rahipleri ve müritlerini bile öldürmüştür. Ra, bunun üzerine bir büyü ile Nil nehrini kan kırmızısı rengine çevirir. Sekhmet onu kan zannedip içtiğinde büyü onu eski haline çevirir ve insan neslinin tükenmesine Ra engel olmuş olur.
Ana Tapınak
Roma İmparatorluk Dönemi mimarisinde Pergamon’daki Kızıl Avlu yapısının başka bir benzeri yoktur. Hem merkezdeki ana yapı ile bir dikdörtgen oluşturan üçlü avlu kombinasyonu, hem de merkezi yapıların meydana getirdiği mimari oluşum alışılmışın dışında durumlardır.
Yapı kompleksinin orta aksında yer alan tüm kutsal alanın ana kapısı yaklaşık 12 metre yükseklikte yan sövelere ve 40 ton ağırlığında yekpare taştan bir eşiğe sahiptir.Doğu tarafında derin olmayan bir havuz ve bunun arkasında üzerinde kült heykelinin konulduğu bir kaide bulunan genişçe bir podyum vardır.
Podyumun iki yanında bulunan iki katlı sütunlu cephe mimarisi avlunun iç duvarları boyunca çatıya kadar yükselmektedir. İç avluların yan duvarları üst üste gelen iki niş sırasıyla enlemesine bölünmüştür. Bunlardan batı tarafında yer alan üst sıradaki nişler aynı zamanda birer penceredir.
Ele geçirilen parçalardan anlaşıldığına göre yüzeyleri çeşitli renk ve desenle mermer levhalarla kaplanmış duvarlar gibi ana yapının çatısı da mermer kiremitlerle örtülüydü. Tuğla duvarlarda görülen ahşap mertek ya da kiriş yuvalarından hareketle, tapınağın üzerini örten, çok sağlam yapıda ahşaptan bir çatı iskeleti olduğu tespit edilmiştir.
Tapınağın önünde tapınak ile aynı aks üzerinde avluya doğru çıkma yapan bir propylon ve gerisinde devasa bir tapınak kapısı yer almaktadır. Kapı ağır mermer sövelerle çevrili, kapı kanatları çok büyük ve muhtemelen bronz kaplamadır, kontrol sağlamak amacıyla kapı önünde demir parmaklıklardan oluşan ikinci bir kapı tertibatının da yer aldığı düşünülmektedir.
Gizli Geçitler
Kutsal mekânın sadece ön tarafı pencerelerle aydınlatılmış, kült heykelinin bulunduğu arka kısmın yarı aydınlık olmasını sağlamak amacıyla pencere yapılmamıştır. Arka kısımda iki yüksek kaide yer almaktadır. Devrinde mermer kaplı olan bu kaidelerin üzerinde muhtemelen 10-12 m yüksekliğinde oturur durumda kolosal bir kült heykelinin yer aldığı düşünülmektedir. Bu podyum ve kaidenin altında bir sarnıç ve buradan ana binanın, yanlardaki yuvarlak yapıların ve avluların bazı bölümlerinin altında uzayıp giden gizli geçitler ve merdivenler vardır. Bu geçitler rahipler tarafından çeşitli ritüellerde kullanılmış olmalıdır.
1750 yılında Kızıl Avlu’nun kalıntılarının çizimini yapan İtalyan G. B. Borra, yapının kuzey cephesini bir kolonadla bezeli olarak göstermiştir.
Kızıl Avlu ile İlgili Linkler ve Kaynaklar:
Pergamon antik kenti bilgileri
Asklepion Hakkında bilgiler
Ege Bölgesi antik kentleri ve tarihi yerleri
Serapis Kültü
PERGAMON’DAKİ KIZIL AVLU: GELECEĞE YÖNELİK PERSPEKTİFLERLE AYRINTILI BİR ARAŞTIRMA TARİHÇESİ
Bergama’da Mısır Etkisi: Kızıl Avlu (Serapis Tapınağı)
Anadolu’da İsis ve Sarapis Kültü ve bunun Kaunos’ta izleri / The cult of Isis Sarapis in Anatolia and its traces at Caunos