Türk ve İslam Eserleri Müzesi veya eski ismi ile Evkaf-ı İslamiye Müzesi, sergilenen değerli eserleri ile önemli bir yere sahiptir. Müze, günümüzde tarihi Sultanahmet Meydanı’nda, yakın zamanda restore edilen İbrahim Paşa Sarayı’nda bulunmaktadır. Yüzyıllar boyunca gerek toplanan ve İstanbul’a getirilen gerekse koleksiyonerlerin hediye ettiği eşyalardan oluşturulan Türk ve İslam Eserleri Müzesi, dünyada bu konuda seçkin bir yere sahiptir.
Dünyada Louvre Müzesi, Metropolitan Müzesi, British Museum ve Gülbenkyan Müzesi gibi önemli müzelerde de Türk eserleri ve İslam eserlerinin olduğu düşünülürse, Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nin önemi çok daha iyi anlaşılmaktadır. İstanbul’un ve hatta Avrupa’nın önemli müzeleri arasında gösterilen İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Topkapı Sarayı Müzesi yine tarihi Sultanahmet Meydanı çevresinde olup söz konusu Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ne de yakındır.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi, İslam dünyasının önemli ve değerli eserlerini barındırması, sergilemesi ve koruması açısından önemlidir. Ayrıca Kanuni Sultan Süleyman dönemini anlatan bir dizide gördüğümüz dönemin ünlü devlet adamının adının verildiği İbrahim Paşa Sarayı’nın içinde bulunması nedeniyle de İstanbul’da görülecek müzeler arasındadır.
Evkaf Müzesi fotoğrafları için tıklayınız
Türk ve İslam Eserleri Müzesi Ziyaret Saatleri ve Giriş Ücreti 2024
Müzenin giriş ücreti ve ziyaret saatine geçmeden önce burada Müzekart geçtiğini belirtelim. Ayrıca müze gişelerinde Müzekart da çıkartılmaktadır. Topkapı Sarayı ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri gişelerinde Müzekart çıkartmak için uzun kuyruklara girenler burada genelde çok sıra olmadığını not etsinler. Bu bilgiyi geçtikten sonra gelelim giriş bilgilerine. Eğer Müzekart yoksa Türk ve İslam Eserleri Müzesi giriş ücreti 2024 yılı itibari ile 390 TL’dir ve 18 yaş altı TC vatandaşlarına giriş ücretsizdir.
Müzeye giriş saatleri her gün 09:00 – 21:00 arasıdır. Müze gişesi en son 20:00’de kapanmaktadır. Türk ve İslam Eserleri Müzesi haftanın her günü açıktır. Tüm müzeyi gezmek ise hemen hemen bir buçuk saatini almaktadır, eğer muhteşem iç avlusunda bir de kahve içmek isterseniz bu sürenin iki katına çıkacağını düşünebilirsiniz. İstanbul Türk ve İslam Eserleri Müzesi telefon numarası 0212 5181805 ve 0212 5181806’dır.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi Tarihi Eserleri
Günümüzde İslam tarihi, Hz. Muhammed’in peygamber olarak açıklandığı zamandan hemen önceki dönem olan Cahiliye dönemini saymazsak kabaca beş dönem olarak kabul edilmektedir. Bu beş dönemi barındıran dönemler ise Muhammed dönemi, Dört Halife dönemi, Emeviler dönemi, Abbasiler dönemi ve Osmanlı dönemidir. Türk ve İslam Eserleri Müzesi ise tüm bu dönemlere ait eserleri tarih veya İslam tarihi meraklıları için sergilemektedir. Müzedeki tarihi halı ve kilimler ise dünyanın en iyi koleksiyonlarından birini meydana getirmektedir. Türk ve İslam Eserleri Müzesi envanterinde 45.000 adet kadar tarihi eser veya obje, toplamda 17 bölümde bulunmaktadır.
Müzedeki Türk eserleri ve İslam eserlerinin hepsi ayrı ayrı görülmeye ve incelenmeye değer eserlerdir. Özellikle Artuklu dönemi işlemeler, İlhanlı dönemi cüz kitaplar, her döneme ait Kuran-ı Kerim’ler, Timurlu dönemine ait minyatürler, Selçuklu dönemi kilimler, seccadeler ve diğer tarihi eserler deyim yerindeyse insanın nefesini kesmektedir. Günümüzde Sivas Arkeoloji Müzesi ve Mardin Müzesi gibi müzelerde de Selçuklu dönemi eserler bulunmakla birlikte Mevlana Müzesi içinde de Selçuklu Dönemi eserler mevcuttur. Müzede bir de bir sonraki bölümde anlatılan Kutsal Emanetler Bölümü bulunmaktadır.
- İlhanlı Dönemi Cüz Kitabı
- Tümurlu Dönemi Mecmuası
- Artuklu Dönemi Cizre Ulu Cami Kapısı
- Bizans Dönemi Hipodrom Kalıntıları
- Kutsal Emanetler Bölümü Hz. Muhammed’in Ayak İzi
Türk ve İslam Eserleri Müzesi sergi salonlarındaki diğer önemli İslam tarihi eserlerinin içinde ise Hz. Ali ve Hz. Osman’a ait olduğu söylenen Kuran-ı Kerim’ler, büyük boylarda yünden yapılmış 9 adet Selçuklu dönemi halıları bulunmaktadır.
Evkaf Müzesi Kutsal Emanetler Bölümü Eserleri
Özellikle Türk ve İslam Eserleri Müzesi eserleri arasında Kutsal Emanetler bölümü vardır ki buradaki eserleri görmek için sabahın erken saatlerinde müze açılır açılmaz müzeye girmeniz gerekmektedir. Aksi takdirde önünde oluşan kuyruktan dolayı pek de rahatça gezilememektedir. Kutsal Emanetler veya Emanet-i Mübareke, Yavuz Sultan Selim’in 1517 tarihinde Mısır fethi sonrası İstanbul’a getirilen Hz. Muhammed’e ait İslam’da kutsal sayılan eşyalardır.
Bunlar arasında Hz. Muhammed’in ayak izi, sakalı, kırılan dişinin bir parçası ile kullanmış olduğu bazı eşyalar sayılabilir. Ayrıca Topkapı Sarayı içinde de Kutsal Emanetler olup Mukaddes Emanetler Dairesi isimli bölümde sergilenmekte ve korunmaktadır. Önemli dinî günlerde Kutsal Emanetler içindeki eşyaların bir kısmı Topkapı Sarayına gönderilmekte ve orada sergilenmektedir.
Türk ve İslam Eserleri Müzesi Tarihçesi veya Tarihi Bilgileri
Evkaf-ı İslamiye ilk olarak 19.yy sonlarına doğru Müze-i Hümayun Müdürü Osman Hamdi Bey başkanlığında dini yerlere (camiler, türbeler vs.) hediye edilen veya vakfedilen tarihi eserlerin ülke dışına çıkartılmasını önleyerek korunmasını sağlamak ve gelecek nesillere bir miras olarak bırakmak için bir komisyon görevi ile başlamıştır. Komisyona 1910 yılında vefat eden Osman Hamdi Bey yerine Müze-i Hümayun Müdürü Halil Edhem Bey başkanlık etmiştir. Komisyonda ayrıca Evkaf Nazırı Ürgüplü Hayri Bey de bulunmaktadır.
Bu komisyonun çalışması 1913 yılında tamamlanmış ve Süleymaniye Cami Külliyesi içindeki imaret binasında 1914 yılında Evkaf-ı İslamiye Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Cumhuriyet’in 1923 yılındaki ilanından sonra yapılan çalışmalarla 1924 yılında müzenin ismi Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak değiştirilmiştir. 1983 yılına kadar Süleymaniye Camisi içinde yer alan müze ve eserleri ise 1983 yılında şimdiki yeri olan Sultanahmet Meydanı (Osmanlı döneminde At Meydanı) yakınındaki İbrahim Paşa Sarayı’na taşınmıştır.
1984 yılında Avrupa Konseyi Yılın Müzesi Jüri Özel Ödülü ve 1985 yılında Avrupa Konseyi UNESCO Çocuklara Kültür Mirası Sevdirme Ödülü’nü alan müzenin bulunduğu tarihi binada da 2012 yılında restorasyon çalışması yapılmıştır. Yapılan restorasyon çalışmalarında binanın zemin katında Bizans dönemine ait Hipodrom’un kademeleri bulunmuş ve güzel bir sergileme ile müzeye dahil edilmiştir. Son olarak 19 Aralık 2014 yılında müze ziyarete tekrar açılmıştır.
İbrahim Paşa Sarayı Tarihçesi ve Önemli Tarihi Bilgileri
1521 yılında İstanbul Emini Ömer Ağa tarafından yazılmış olan bir yazıya göre dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın baş veziri (Pargalı) İbrahim Paşa’nın adının verildiği saray, aslında II. Bayezid döneminde yapılan bir saray yapısının eklemeler yapılarak büyütülmesi ile oluşturulmuştur. Hipodrom alanı Osmanlı döneminde at yarışlarının ve cirit oyunlarının yapıldığı At Meydanı olarak anılmıştır, bu sarayın da ilk binası At Meydanı Sarayı olarak tanımlanmıştır. 18.yy Osmanlı tarihçisi Solakzade’ye göre ise bu yapının tam yapım tarihi bilinmemektedir. Söz konusu bu yapı ve 1521 yılında yapılan saray ise Bizans dönemi yapılan Hipodrom kademeleri üzerinde bulunmaktadır. İbrahim Paşa Sarayı olarak anılan bu saray içinde kule, çardak, köşk, hazine odası, hamam, kiler, mutfaklar, divanhane, hassa evleri ve ahır bulunmaktadır. Tüm bu yapıları barındıran İbrahim Paşa Sarayı, dönemin Topkapı Sarayı’na kıyasla daha büyük bir alandadır.
1524 yılında İbrahim Paşa ile Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşi Hatice Sultan’ın evlenmesi üzerine düğün burada yapılmış ve onlara tahsis edilmiştir. 1525 yılında Yeniçeri ayaklanması esnasında saray hasar görmüş ve 1526 yılında ise Budin seferi (İstabur seferi) sonrasında İbrahim Paşa, getirdiği heykelleri saray bahçesine diktirmiştir. 1530 yılında şehzadelerin sünnet düğünleri için sarayın kapısı, merdiveni değiştirilmiş, ahırlar ve dördüncü avluda bazı ek binalar ile sarayın ön cephesine padişahın seyretmesi için bir ahşap cumbalı seyir köşkü (kasr-ı şahnişin) yapılmıştır. Bu eklentilerin Mimar Sinan tarafından yapıldığı düşünülmektedir. 1536 yılında İbrahim Paşa idam edilince devlet saraya el koymuş ve hazinenin amaçları doğrultusunda kullanmaya başlamıştır.
Saray Çevresinde Yeni Düzenlemeler
1610 yılından itibaren Sultan Ahmet tarafından alınan saray arazisi Sultanahmet Camisi’nin yapımı sürecinde At Meydanı’nın tümünde Sedefkar Mehmed Ağa tarafından yapılan yeni düzenlemeler İbrahim Paşa Sarayını da etkilemiştir. 1652 yılında saray yanmış, 1675 yılındaki İstanbul depremi sonrasında ise harabe haline gelmiştir. 1710’lu yıllarda Sadrazam Bosnalı Damat İbrahim Paşa tarafından onartılmıştır. 1741 yılında tekrar çıkan bir yangın sonrasında bir daha onarılmamıştır. 1749 yılında Nuruosmaniye Camisi temel hafriyatından çıkan topraklar sarayın harabeleri üzerine döküldüğünden yapının harabe olan kalıntılarını da yok etmiştir. 1815 yılı sonrası civardaki diğer binalar olan Mehterhâne ve Mehterhâne Kasrı Defterhane olarak kullanılmış ve bu bölgedeki yapılar 1939 yılına kadar cezaevi olarak kullanılmıştır.
Cumhuriyet Dönemi İbrahim Paşa Sarayı
1933 yılında At Meydanı karşısındaki eski Adliye Sarayı (Darülfünun) yangını sonrası 1939 yılında yeni bir adliye sarayı yapılması kararlaştırılmıştır. Ancak İkinci Dünya Savaşı gölgesinde tüm çalışmalar durdurulmuştur. 1949 yılında proje yarışmasını kazanan Sedat Hakkı Eldem ve Ord. Prof. Emin Halid Onat, bu arazi üzerinde İstanbul Adliyesi binası yapımına 1951 yılında başlamış, bu büyük kompleksin yapımı İbrahim Paşa Sarayı’nın üçte ikisinin kalıntılarının üzerine yayılmıştır. Sarayın yıkılan bölümündeki eklerin Mimar Sinan tarafından yapıldığı iddia edilmiştir. Özellikle Sedat Çetintaş tarafından yıkılmasına mani olunmuş ve büyük ustanın yaptığı eklerin yıkılması tepki çekmiştir. Günümüzde İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü olarak kullanılan binanın yapımı ayrıca tarihi Hipodromun batı cephesi izlerini de tamamen yok etmiştir.
Adliye binası temel çalışmalarında Bizans dönemi Hipodroma ait seyirci oturma sıraları ile merdivenler, 19.yy’a ait su haziresi ile Roma İmparatorluğu dönemi Antiochos ve Lausus tapınaklarının kalıntıları da bulunmuştur. Aynı tapınak kalıntılarına 1958 yılında yapılan arkeolojik kazılarda da rastlanmıştır. 1970’li yıllarda Hüsrev Tayla tarafından yapılan restorasyon müze için mekanların oluşmasını sağlamıştır.
1983 yılında Evkaf Müzesi, Süleymaniye Cami’sinden buraya taşınmış olup 2012 yılında, İbrahim Paşa Sarayı tekrar restore edilmiştir. Hatta internetteki bilgilere göre bu restorasyon sırasında sarayın avlusundaki ağaçların çoğu kesildiği için kamuoyu tarafından tepki de gösterilmiştir. Restorasyon sonrası 2014 yılında müze şimdiki hali ile ziyarete açılmıştır.
İbrahim Paşa Sarayı Mimari Yapısı
Klasik Osmanlı Saray Mimarisi başlığı altında değerlendirilen İbrahim Paşa Sarayı’nın, At Meydanı olarak bilinen ilk binasının kim tarafından yapıldığı ve nasıl bir yapı olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Bunun sebebi At meydanında bu saray dışında başka sarayların da bulunmasıdır. Bu yapının İbrahim Paşa’ya tahsis edilirken ve edildikten sonra çeşitli kaynak ve özellikle Matrakçı Nasuh başta olmak üzere minyatürlerden kütlesi ve alanının kullanımı anlaşılmaktadır. İlk mekan tanımı muhtemelen divanhane olan bir kubbeli odası, ahşap taşıyıcılı sofası, birçok küçük büyük ve has odası, hazine odası, hamamı, mutfağı, kileri, abdesthanesi, dehliz ve çardakları olan bir komplekstir. Sarayın esas kapısının bulunduğu birinci avlu bu minyatürlerden açıkça anlaşılır; bir başka deyişle tarihi Hipodrom’un ilk basamaklarına oturmaktadır.
Ancak ikinci avlu sarayın ilk inşaatından günümüze kadar gelen tek avludur. Bu ikinci avlunun istinat duvarı beşik tonozlar ihtiva etmekte, bu tonozların ayakları da Hipodrom’un kademeleri üzerinde bulunmaktadır. 2012 yılından itibaren bu kademeler de 25 kişilik salonda görülebilmektedir. 1970’lerde yapılan restorasyon sırasında Mimar Sinan tarafından yapıldığına inanılan ahşap köşkün rekonstrüksiyonu yapılmıştır. Bu köşkün bulunduğu katta olan revaklı ve tonozlu odalar da günümüzde müze eserlerinin sergilendiği mekânlardan bazılarıdır. Ayrıca bu katta bulunan Divanhane, Sultan Ahmet’in camisinin yapımı sırasında inşaatı takip etmek için kullandığı mekandır.
Toplamda dört avlusu olan sarayın üçüncü avlusu ana saray mekanlarını arkadaki büyük dördüncü avluya bağlayan küçük bir avludur ve sarayın diğer mekânlarını içermektedir. Sarayın dördüncü avlusu ve ahırların bulunduğu bölümü ise eski İstanbul Adliyesi inşası sırasında tamamen ortadan kalkmıştır.
İstanbul’un Konstantiniyye’nin kalbi olan At Meydanı’ndaki bu saray içerdiği muhteşem hazineler ile tarih tutkunlarını beklemektedir.
Ayrıca İlgili Linkler:
İstanbul müzeleri ve önemli tarihi yerleri
Marmara bölgesi antik kentleri ve tarihi yerleşimleri
Marmara bölgesi tarihi şehirleri ve müze fotoğrafları
Türkiye müzeler, antik şehir ve tarihi kentler
Nurhan Atasoy – İbrahim Paşa Sarayı
İbrahim Paşa Sarayı
İstanbul Eski Adliye Binası