Lizbon Belem bölgesi, Lizbon sahil kesiminde mimari yapıların, müzelerin çokça bulunduğu turistik özellikle Belem Kulesi ile adını duyurduğu bir bölgedir. Lizbon’da görülmesi gereken gezilecek yerlerin en başında Belem bölgesi gelecektir. Şehir merkezinin Tagus (Portekizce Tejo) nehri kıyısındaki uzantısı sayılan bu bölge, Portekiz tarihine ışık tutan ve kentin hafızasını barındıran eşsiz bir bölgedir. Portekizli kaşiflerin dünyayı keşfetmek ve fethetmek için yola çıktıkları yer olma özelliğiyle, hem Orta Çağ Avrupası hem de Portekiz için çok önemli bir yerdir.
Belem bölgesi, Lizbon için en eski ve önemli simge yapıları ile yenilenen müzeleri ve modern merkezleri ile önemli bir yere sahiptir. Örneğin Keşifler Anıtı, Belem Kültür Merkezi, Jerónimos Manastırı, Portekiz Deniz Müzesi, Belem Kulesi, MAAT Sanat, Mimarlık ve Teknoloji Müzesi, Ulusal Fayton Müzesi bu önemli yapılardan bazılarıdır.
Peki Belem’e nasıl gidilir? Lizbon şehir merkezinden bu semte gidiş çok basit olmakla birlikte, bir saatlik zaman dilimi içinde birçok otobüs ve tren Belem bölgesi içinden geçmekte ve otobüs yolculuğu yarım saat kadar sürmektedir. Bu önemli turizm merkezine ulaşımın kolay olması sebebiyle; turistik bir bölge olan Belem’i geçtikten sonra Tagus nehrinin Atlantik Okyanusu’na karıştığı kıyılarda denize girmek için birçok plaj bulunmaktadır.
Belem fotoğrafları için tıklayınız
Lizbon Belem Bölgesi Şehir Rehberleri
Belem’i gezmek için iki gün ayırmanızda fayda var, yoksa pek bir şey anlamanız mümkün olmuyor. Belem Kulesi bölgedeki en önemli anıt olduğu için turistik sezonda saatlerce kuyrukta beklemeyi göze almanız gerekiyor. Jeronimos Manastırı’nı gezmek yarım gününüzü alıyor. Zaten MAAT Sanat, Mimari ve Teknoloji Müzesi bile 11 gibi açıldığından basitçe bir günde en fazla bu iki yeri gezebiliyorsunuz. Keşifler Anıtı’nı (Padrão dos Descobrimentos) da gezeyim diye düşünürseniz aynı gün içinde zaten zaman yetmiyor. Kısaca bu bölgeyi gezmeniz için iki gün ayırmanız en mantıklısı olacaktır. Zaten eğer müze seviyorsanız, diyecek başka bir laf kalmıyor. Peki kısaca Belem bölgesi içerisinde bizleri neler bekliyor, nereleri gezebiliriz?
Belem Kulesi (Belem Tower – Torre de Belém)
Bu bölgeye adını veren Belem Kulesi ziyaret edeceğiniz ilk yerlerden olmalı. Jardim da Torre de Belém içinde bulunan Belem Kulesi’ne uğrayacağınız gün, hava güneşli ise gerçekten zaman geçirilecek bir yer. Ancak giriş için bekleme sırasına dikkat etmeniz gerekmekte, biz Portekiz Güzergahı sayfamızda da belirttiğimiz gibi bir saate yakın sıra gelmesini bekledik. Çünkü içeriden ziyaretçi çıktıkça kuleye en fazla 120 kişi olmak üzere yeni ziyaretçi alınmakta. Turistik sezonda ve yaz sıcağında uzun beklemek pek istenen bir durum değil, ancak zamanı bol olanlara öneririz.
Peki kule aslında gezilmeye değer bir yer mi? Orta çağ yapılarına ve özellikle Portekiz Manueline mimarisine özel bir ilginiz varsa, Portekizli kaşiflerin her denize açıldıklarında selamladıkları bu küçük kule ilginizi çekecektir. Fakat içi çok da büyük olmadığı için hayal kırıklığına uğramanız da olasıdır. Gün ve saatleri kısıtlı olanlara içine girmek yerine içinde bulunduğu park olan Jardim da Torre de Belem’de ağaçlar altında soluklanmalarını ve kuleyi dıştan gezip fotoğraflarını çekmelerini önerebiliriz. İyi fotoğraf veren mimari yapılardan olsa da eski ün ve şöhretinden sadece ismi kalmış diyebiliriz.
1983 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren Belem Kulesi, günümüzdeki haline gelene kadar çeşitli aşamalardan geçmiştir. Kral 2. John, yapmış olduğu incelemeler sonucunda Lizbon’un savunmasının yetersiz olduğunu görmüştür. Ancak bir savunma kalesi yapılmasını emretmiş olsa da, bunu göremeden ölmüştür. Kule, 1513 yıllarında, askeri mimar Francisco de Arruda tarafından tasarlanmış 1516 yıllarında yapımına başlanmış ve Kral Manuel ölmeden iki yıl önce 1519 yılında bitirilmiştir. Kule yapılırken 1000 tonluk bir savaş gemisi, Tagus nehri ağzına çekilen ve gemilerin geçişini engelleyen bir halatı korumaya almıştır. Böylece kulenin içinde bulunduğu savunma kalesi herhangi bir saldırıya uğramadan bitirilmiştir.
Belem İsmi Nereden Geliyor?
15 Eylül 1521 tarihinde kale, Lizbon’un koruyucu azizi onuruna St Vincent Kalesi (Castelo de São Vicente de Belém) adını almıştır. 1571’de Francisco de Holanda isimli mimar, Krallığı korumak için kaleye bir de kule yapılmasını önermiş ve kuleyi tasarlamıştır. Böylece Belem Kulesi günümüze kadar aynı görüntüyle gelmiştir. Tasarlanmış kule iki katlı olarak hayata geçirilse de kule günümüzde dört katlıdır.
1580 yılında İspanyollar ile yapılan bir savaş sonrasında, Portekizlilerin yenilgisinden sonra Belem Kulesi 1830 yılına kadar zindan olarak kullanılmıştır. Ayrıca 17. yy’da Tagus nehri girişindeki limanı kullanan ticari gemiler, burada oluşturulan gümrük noktasına vergi ödemiştir. Belem Kulesi 1989 yılına kadar çeşitli yenileme ve onarım çalışmaları geçirmiştir.
Kule, Lizbon bölgesinde olan bej-beyaz renkli kalker taşlarıyla yapılmıştır. Kule genelinde azizlerin heykelleri ile ilginç tarihi figürlere de rastlamanız olasıdır. Özellikle gergedanları sakın kaçırmayın deriz
Kuleye ufak bir tahta köprüyle girilmekte ve zaten bahsettiğimiz bekleme sırası da bu köprüde olmaktadır. Bunu bilerek gidin yeter.
Keşifler Anıtı (Padrãodos Descobrimentos -Monument of Discoveries)
Keşifler Anıtı, Belem’in tam ortasında ve muhteşem bir konumdadır. Belem bölgesinin ve Lizbon’un gerçekten de görülmesi gerekli yerlerinden biridir.Tagus nehrinin kuzeyinde, Belem Kulesine yürünür mesafedeki bu anıt, sahilde ilk göze çarpan büyük bir anıttır.
Anıt ilk olarak 1940 yılında, mimar Joséngelo Cottinelli Telmo ve heykeltıraş Leopoldo de Almeida tarafından, Portekiz Dünya Fuarı için bozulabilir malzemeden yapılmıştır. Fakat 1958 yılında devlet başkanı Salazar’ın emriyle yıkılmış ve 8 ay gibi kısa sürede beton ve Sintra bölgesinden çıkartılan kireçtaşından tekrar yapılmıştır. 1960 yılında açılan şimdiki anıt, Gemici Henrique (Prince Henry the Navigator) adına, ölümünün 500. yıl anma törenleri kapsamında Portekiz Dünya Fuarı bünyesinde yapılan orijinal anıttan büyütülerek yapılmıştır da diyebiliriz.
Anıt üzerindeki heykeller Portekiz’in en şaşalı döneminde dünyaca ün kazanan denizci ve kaşiflerine aittir, aralarında Bartolomeu Dias, Vasco da Gama, Afonso de Albuquerque de bulunan 32 adet heykel bulunmaktadır, içlerinde tek kadın Henrique’in annesi Queen Filipa de Lencastre’dır. Daha detaylı bilgi için web sitesine göz atmanızı tavsiye ederiz.
Jeronimos Manastırı
Jeronimos Manastırı, sahil tarafında değil de biraz daha iç tarafta kalmakta, Keşifler Anıtı’ndan yürüyerek 15-20 dakika sürmektedir. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde de yer alan Jeronimos Manastırı içindeki müzelerle birlikte manastır bölümü görülmeye değer yerlerden biridir. Jeronimos Manastırı için diğer tüm bilgileri ayrı bir gezi makalesinde bir araya getirdik, daha detaylı bilgiler için Jeronimos Manastırı sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
Manastırın yapılmasına 1501 yılında başlanmış ve 70 yılda her yıl 70 kg altınla yapılmıştır. Jeronimos Manastırı binasında Portekiz Denizcilik Müzesi ve Arkeoloji Müzesi bulunmaktadır. Ayrıca manastır içinde ise çeşitli sanat eserleri mevcuttur. Özellikle manastırın mimari yapısı ve iç avlusunda fotoğraf çekmek için oldukça uzun süre geçirebilirsiniz. Tüm o mimari detaylar ve manastırın içi aklınızı başınızdan alacaktır.
MAAT Sanat, Mimari ve Teknoloji Müzesi
Amanda Levete isimli mimar tarafından tasarlanan bina 5 Ekim 2016 tarihinde halka açılmıştır. Müzenin maliyeti 20 milyon Avro’dur ve 3.8 hektarlık bir alana yayılmıştır. Yine bu bölgede diğer yerlere yürüme mesafesinde olan müze, sahil kısmında bulunmaktadır. Yapıldığı günden beri Avrupa’nın en lirik müzelerinden biri olarak ün salmıştır. Müze içerisinde çeşitli sergiler mevcuttur. Salı günleri kapalı olan müze, haftanın diğer günleri 11:00 ile 17:00 saatleri arasında açıktır. Binanın çatısında gezilebilir. Enfes bir fotoğraf görselliği veren binanın sahile bakan cephesi hafif dışarıya dönük olduğundan gölgesinde ziyaretçiler dinlenebilmektedir. Ayrıca bu cephe birbiri içine geçmiş fayansları çağrıştırdığı için nehrin ışıkla dansı da cephede görülebilmektedir. Çatının, zemine çok hafif bir eğimle açı yapması ile Tejo nehrinin kıyıya fiziksel ve kavramsal olarak bağlanması düşünülmüştür.
Kısaca MAAT Sanat, Mimari ve Teknoloji Müzesi, Belem bölgesinde asla ama asla es geçilmemesi gereken yerlerden biridir. Eğer mimari kavramların yanında sanatla da ilgileniyorsanız buraya gitmeden önce içeriğindeki sergiler hakkında web sitesinden bilgi alabilirsiniz (https://www.maat.pt).
Ulusal Fayton Müzesi
Lizbon’un Belem bölgesi içinde, Kraliyet Sarayı’nın eski binicilik meydanında bulunan Avrupa’nın en büyük atlı araba koleksiyonunu barındıran eski müze binası Portekiz’in en çok ziyaret edilen müzesi ünvanını 2015 yılına kadar sürdürmüştür. 2015 yılında Paulo Mendes da Rocha + MMBB Arquitetos + Bak Gordon Arquitectos ortaklığında yeni bir binaya taşınması amacıyla projelendirilmiş, 2016 yılında da eski müzenin yakınında yeni binasında halka açılmıştır. Özel olarak sergilediği koleksiyon için tasarlanmış olan bu müze yapısı özel mimarisi ile dikkati çekmektedir.
Müze binası içinde, motorlu taşıtlar bulunana kadar Avrupa’da kullanılan at arabaları veya fayton koleksiyonu bulunmaktadır. Eğer tarihe ve atlı arabalara meraklıysanız kesinlikle bu müzeye uğramanız gerekmektedir. Çünkü tüm o araçlar, üzerlerinde barındırdığı detaylarıyla tamamen bir görsel şölen sağlamaktadır. Müzede, her biri bir sanat eseri niteliği taşıyan bu araçlarla birlikte yine geçmiş yıllarda kullanılan at arabası aksesuarları ve koşum takımları da sergilenmektedir.
Bu müzeyi gezmek de en azından iki saat sürmektedir ve bu bölgedeki diğer gezilecek yerlere yürüme mesafesindedir. Daha detaylı bilgiler ve fotoğraflar için Ulusal Fayton Müzesi içeriğini ziyaret edebilirsiniz.
Lizbon gezisini planlarken özellikle bu bölgede bulunan tarih ile iç içe geçmiş olan burada saydığımız veya sayamadığımız birçok yeri göreceğimiz için heyecanlıydık tabi ki. Ama pek düşünemediğimiz bir şey vardı ki, o da iki günün yeterli olabileceğini düşünmemizdi aslında. Lizbon da, İstanbul gibi dünya tarihinde önemli bir yere sahip. Ancak yukarıda da dediğimiz gibi Belem ise Portekizli kaşiflerin dünyaya açıldığı bir yer olması özelliğiyle apayrı bir yere sahip.
Aslında tün yukarda anlattıklarımızı es geçip buraya tek bir şey için gelenler de var: Pasteis de Belém!
Pasteis de Belém
Lizbon içinde ve Portekiz genelinde “Pastel de Nata” olarak adlandırılan fakat Belém’e özgü olanının ismi “Pasteis de Belém” (Belem Turtası ya da tatlısı) olan bu tatlı bir rivayete göre Jeronimos Manastırı’nda ki rahipler tarafından yapılmaya başlanmış ve o günden beri de içeriği sır gibi saklanmakta. Belém’de 1837’de açılan tek bir pastanede satılan bu tatlı, gezmekten yorgun düştüğünüzde sizi tekrar ayağa kaldıracak bir güce sahip. Ana maddesi yumurta ve toz şeker olan ve custard da denilen muhallebi kıvamında içeriği ve çıtır çıtır milföy benzeri hamuru üzerine dökülen pudra şekeri ve tarçınla birlikte enfes bir mutluluk kaynağına dönüşüyor. Dikkat edin, bir yerden sonra kaç tane yediğinizi unutabilir ve sermayeyi kediye yükleyebilirsiniz :). Nerde yiyeceğiz peki diye bir soru sorarsanız, cevabını Jeronimos manastırı önünde etrafınıza baktığınızda zaten göreceksiniz! (http://pasteisdebelem.pt/)
Lizbon Belem Bölgesi ve Belem Tatlısı
19. yüzyılın başlarında Belém’de, Jerónimos Manastırı’nın yanında bir şeker kamışı rafinerisi vardır. 1820 liberal devriminin ardından Portekiz’deki manastırlar kapatılır ve rahipler ile hizmetliler ayrılmak zorunda kalır. Jerónimos Manastırı’ndan ayrılan birkaç rahip ve hizmetli içeriği gizli bir tarifle bu tatlıları yapıp satarak geçimlerini sağlamaya başlamışlardır, 1837’de “Pasteis de Belém” ismiyle Lizbon’da ün kazanmışlar. Bugüne kadar değişmeden kalmış olan eski tarif, o zamandan bu zamana gizlilik içinde korunmuştur.
Ayrıca İlgili Linkler:
Belem bölgesi fotoğrafları
Portekiz güzergahı ve rotası bilgileri
Lizbon tarihi kenti gezilecek yerler
Sintra yapıları mimarisi ve Ters Kule